Şehriyarla kızın babası karşı karşıya gelecek biçimde oturmuştu. Şairin yanında kız O’nun karşısında da annesi yer alıyordu. Annesi başından tanıdığı şairi görünce çarpıldı, sarhoş gibi oldu. Baba bir taraftan yemek yerken, bir taraftan da saçları tabiata isyan eden buğday tenli şaire dikkatle bakıyordu. Karşısında bir dev, bir dünya yurttaşı vardı. Bu adama gönül verdiği için kızına saygısı arttı. İçinden “Evet ben de kız olsam bu delikanlıyı severdim” dedi.
Yemek bitti. Kısa konuşmalar oldu. Şair son değerlendirme için aileyi baş başa bırakmak istedi. Teşekkür etti, izin istedi ve dışarı çıkıp bahçe kapısında beklemeye başladı.Heyecanlıydı.Göğüs kafesinin içinde kalbi yaralı bir kuş gibi çırpınıyordu, Sanki saniyeler, asırlarla yer değiştirmişti.
Baba, kızını yanına aldı. O’nu, seçimi için kutladı. Anne derin bir “ohhh!” çekti. Baba ağır ağır devam etti. “Bak kızım, ben babayım. Şimdi beni çok iyi dinle, bu adam bir dünya yurttaşı. Çok büyük bir şair, yakışıklı, kültürlü. Yeteneğini değerlendirmek zaten haddimizi aşar. Dikkatle baktım, müthiş bir genç, O’ndan arkadaş olur, sevgili olur. Ancak asla koca olmaz. Kadınlar, yakasını bırakmaz. Bu nedenle seni dul, çocuklarını yetim bırakır. Devletle güreşir, perişan olursunuz. Bana sorarsan, bu sevdadan derhal vazgeçmelisin. Sen bu nazik yapınla böyle bir dünya deviyle uygun adım yürüyemezsin. Amma illa evlenmek istiyorsan, engellemem. Demek ki göreceklerin var. Senin kaderini değiştiremem ki."
Kız dikkatle ve saygıyla dinledi. Gözlerinden yaşlar süzüldü. Nazik bir sesle “Sen benim babamsın. Bu ses duygunun değil, aklın, mantığın ve Hakk’ın sesidir. Babasının onayını almadan evlenen bir kız, mutlu olamaz. Bu iş bitti baba! Ama senden bir isteğim var. Bundan sonra bütün erkeklere‘kardeş’ gözüyle bakacağım. Bu sevdayı da toprağa götüreceğim” dedi. Baba çok pişman oldu ve görüşünü yumuşatmak istedi. Ama kız diretti. “Baba lütfen ilk değerlendirmene sahip çık! Hiç başaramıyorsun oynamayı. Karşımda sağlam durmak yakışır sana” dedi.
Anne perişan oldu. Karı koca müthiş bir kavgaya tutuşurken, kız ağlaya ağlaya Şehriyar’ı yanına gitti. Şair bu gözyaşlarını önce “mutluluk” diye yorumladı. Kızın perişanlığını görünce irkildi. Kız Şehriyar’a durumu olduğu gibi özetledi. Şair kızı metanetle dinledi. Sonra göz yaşlan içinde konuştu. “Bak Ezize, ben seni canımdan çok seviyorum. Sana nasıl kötülük yapabilirim ki? O ses, babanın sesidir. Bir baba, mantığıyla konuşur. Galiba gerçeği görmüş. Biz duygumuzla konuşuyoruz. O’nun sesine uymamız gerekiyor. Bundan sonra sen benim bacımsın. Bu sözden sonra geri dönüş imkânsız”dedi. Sevgilisini ilk kez saygıyla alnından öptü. Konuşulanları görevli bir hizmetçi beceriksizce dinledi ve yukarıya yetiştirdi. İki arkadaş el ele uzaklaşırken üst katta kıyamet çoktan kopmuştu. Kadın : “Senin yüzünden, Senin yüzünden!” diye çığlık atıyordu.
Okula dönüldü. Herkes güzel bir haber bekliyordu. Sınıf durumu hemen kavradı. Kız solgun ve perişandı. Şair derhal rektöre çıktı. Kaydının silinmesini rica etti. Rektör şaşırdı. Şairin sanattaki ve tıptaki önemini vurguladı. Ardından şikâyetini sordu. Şairi kararından vazgeçirmek için çok direndi. Şehriyar rektöre, “Hocam, sebebini nasılsa öğreneceksiniz. Benim yaşamamı istiyorsanız lütfen dediğimi yapın” diyebildi. Rektör ağlayarak büyük şairin ayrılış belgesini imzaladı.
Şair kimseye görünmeden Tebriz'in yolunu tuttu. Hoşnegab Köyü’ne yaklaşınca bir sela duydu. Yanındaki çobana kimin öldüğünü sordu. Çoban, şaire “Şehriyar mı ne, salak bir şair varmış. Onunbabası öldü” diye cevap verdi. Şehriyar fena bir darbe daha yedi. Sessizce bir Fransız Atasözünü mırıldandı “Acı, tek gelmez!” Sonra çobana döndü. “Haklısın, babasının ölüm haberini her salak, bir çobandan öğrenir ancak” dedi.
Köyüne döndü evin başına geçti. Ne var ki eski Şehriyar gitmiş yerine garip bir adam gelmişti. Şair bu büyük travmayla tam yedi yıl bir çocuk gibi, bir yatalak hasta gibi oldu. Konuşamıyor, ara sıra hıçkırarak ağlıyordu. Pek seyrek fakat, çok yüksek değeri olan ayrılık şiirleri yazıyordu. Annesi O’nu hayata döndürmek için tekrar bir bebek gibi ele aldı. Ancak, yedi yılda şairi normale döndürebildi. Ama Şehriyar ömrünün sonuna kadar bu sarsıntının izlerini taşımaya devam etti. Hemen coşuyor, gereksiz ağlıyordu. Bu arada “Fikrimden geceler yatabilmirem” şiirini yazdı. Şiir bestelendi bu türkü, Türklük alemini sarstı. Annesinin isteği üzerine Heyder Babaya Selam adlı kitabını on birli hece ölçüsüyle kaleme aldı…
(Devamı yarın)
Mehmet ÇETİNKAYA
medya@sirinmedya.com.tr