Sermaye kapital düzeni bile ahilik geleneğine özlem duyuyor... Bir banka, kredi kartı reklamında siftah yapmayan arkadaşını düşünen esnafı alkışlatıyor...
İşte Selçuklu-Osmanlı, esnaflığın temel felsefesini oluşturan ahilik sistemini böylesine iliklerimize kadar yerleştirmişti...
Esnaf sadece bir satıcı mıydı hayır...
Kız isteyen baba, kızın mahallesine gider; bakkalına, manifaturacısına ve berberine sorardı "Bu kız kimlerdendir, babası anası kimdir" diye... Aynı şey tabi ki damat olacak delikanlı için de yapılırdı...
Ayşe Teyze pazara giderken bırakacak yer bulamazsa yine berbere, bakkala, tuhafiyeciye emanet ederdi çocuğunu...
Toplumun bel kemiği, orta direği, aynasıydı esnaf...
800 yıldır bu toprakları harmanlayan, yoğuran ve bu toprakların anavatan kılınmasında çok önemli bir yere sahiptir ahilik...
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı da bu yıl ahilik geleneğini hakkıyla kutlayabilmek için özel programlar hazırlıyor... Ahilik kültürünün değerlerinin tekrar topluma yerleşmesi için çabalayanlara destek veriyor...
Ahilik, esnaf - müşteri ilişkisinden öte Anadolu'da ticarette güvenin de teminatıydı, ne haksız rekabet ne de haksız kazanç kendine ticarette yer bulamazdı...
Atalardan, ecdattan gelen ahilik ruhu, ahilik anlayışı bu ruhla ortaya konulan dayanışmaya, işbirliği, disiplin, standart ve kalite ve bununla birlikte manevi değerlerine bağlı, inançlı, komşusuna saygılı, rekabet değil yardımlaşma düsturu esas tutularak, beraber iş yapabilmeyi ortaya koyan sisteme olan özlem çok uzakta değil... Okuma yazması olan herkes, "Biz bir zamanlar neymişiz" sorusunun yanıtını bulduğunda;
Şirketlerin gerçekçi olmayan hedeflerini, uygulama zorunda kalan esnafın hayatı kararmayacak...
İnsanlık ve kanun dışı çalışma şartları ortadan kalkacak...
Birbirini ezen değil birbirine destek olan ticari anlayış hâkim olacak...
Bayilerine ulaşılamayacak hedefleri veren firmalar ve bunların düşüncesiz, duygusuz, insanlıktan nasibini alamamış, beceriksiz yöneticileri, yalakaları ile ticareti yapılamaz hale getiren satış yöneticileri, esnafın mutluluğunu, ticaretini, başarısını, iş sevgisini bitiremeyeceklerdir. Hepsi mi böyle diyeceksiniz, elbette ki hayır! Ancak sayıları bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az…
Hedef olmalı, amenna, ancak insani ve ulaşılabilir olmalı…
Biraz ironi de olsa 'Mandıra Filozofu' filminin ikinci versiyonunda, çalışma şartlarının acımasızlığına karşı, yapılan mücadelenin boşa gitmediği gösterilmektedir...
Keser gibi hep bana hep bana değil, testere misali bir sana bir bana anlayışıyla esnafımız geçim standardını yükseltecek, bilecek ki, komşusu siftah yaptıysa, biraz sonra sıra kendisine de gelecektir.
Tüm esnafımızın ahilik haftasını kutlar, hayırlı bereketli kazançlar dilerim...
Mehmet ÇETİNKAYA