Okuyacağınız makale 1898 yılında Amerikalı yazar Elbert Hubbard tarafından bir mecmuada yazılmış, neşredilir edilmez büyük ilgi görmüş, taşıdığı fikrin yayılması faydalı görüldüğünden çeşitli müesseseler ve hükümetler tarafından şimdiye kadar 55.500.505 kopya basılarak memurlara, askerlere ve işçileredağıtılmıştır. ABD ile İspanya arasında harp çıktığı zaman, asilerin başkomutanı General Garcia ile derhal temas etmek icab ediyordu. Garcia, Küba’nın sarp dağları arasında bir yerde idi; tam olarak yeri bilinmiyordu. Kendisine telgrafla da, posta ile de haber göndermeye imkan yoktu. Halbuki ABD Devlet Başkanı mutlaka onu buldurup kendisiyle işbirliği yapmak mecburiyetini şiddetle hissediyordu.
Peki, ne yapmalıydı?
Birisi devlet başkanına dedi ki: ”Garcia’ nın yerini bulacak tek bir adam tanıyorum, o da Rowan’dır.” Rowan’ı derhal çağırttılar ve Garcia’ya verilecek mektubu kendisine teslim ettiler. Rowan mektubu nasıl aldı; deriden bir zarf içine koyup kalbinin üstüne nasıl bağladı; dört gün sonra nasıl Küba sahiline kayığını yanaştırıp oradan nasıl bakir ormanlara daldı ve üç hafta sonra bütün memleketi yaya olarak nasıl geçip, mektubu Garcia’ya teslim ettikten sonra Amerika’ya nasıl döndü? Bunların hiçbirini şimdi etraflıca anlatacak değilim. Bilhassa göz önüne koymak istediğim nokta şudur: Başkan Mckinley Garcia’ya teslim edilecek bir mektubu Rowan’a verdi. Rowan aldı ve hiçbir sual sormadan işine gitti. Gençlerin en büyük ihtiyacı kitaptan şunu bunu öğrenmekten veya şu veya bu şey hakkında bilgi toplamaktan ziyade dürüst, güvenilir, hemen işe sarılır, enerjilerini bir yerde toplar adamlar olmaları ve ele aldıkları işi gerçekten bağırarak “Garcia’ya haber götürmeleri”dir. General Garcia çoktan ölmüştür, fakat başka Garcia’lar çoktur. Birçok ellerin birden çalışmasını icap ettirecek herhangi bir işe girişen kimseler arasında, zihnini veya gayretini bir şey üzerinde toparlayıp çalışmaktan aciz olanları veya buna razı olmayanları görüp de teessüre kapılmayan kimse yoktur. Baştan savma iş görme, ahlaksızlık, dikkatsiz ve gönülsüz çalışma bu gibi insanların başlıca prensibidir. Halbuki bu suretle hiç kimse hayatta istediği gibi muvaffak olamaz. Meğer ki tehdit ederek veya rüşvet vererek başkalarının yardımını temin edebilsin yahut da Allahü Teâlâmucize kabilinden ona yardımcı bir melek göndersin! Sayın okuyucularım sizde benim gibi işi şöylece bir tecrübe edin: Şimdi yazıhanenizde oturuyorsunuz, emrinizde yedi iş göreniniz var. Bunlardan birini çağırıp deyin ki: ”Ansiklopediye bakın da "Seyyid Muhammed Hüseyin Şehriyar"ın hayatı hakkında bana lütfen kısa malümat verin.” Ali Kemal size yavaşça: “Peki efendim” deyip ricanızı yerine getirmeye gidecek mi diyorsunuz? Ne münasebet, önce yüzünüze şaşkın bakacak ve şöyle bir şeyler soracaktır: ”Şehriyar kimdir? Hangi ansiklopedide? Ansiklopedi nerde? Bu benim vazifem mi? Acaba Binbir Gece’deki Şehrazat mı demek istediniz. Bu işi Zahide’ye ya da Gazali’ye yaptırsanız nasıl olur? Bunu acele mi istiyorsunuz? Size kitabı getirsem de kendiniz baksanız daha kolay olmaz mı? Bu malümatı niçin istiyorsunuz? vs… Bahse girerim siz bütün bu sorgulara cevap yetiştirdikten sonra da iş göreniniz gidecek, bir başka arkadaşına soracak, sonra da gelip size ansiklopedide böyle bir adam olmadığını söyleyecektir. Belki ben bahsi kaybederim ama olasılık kanununa göre kazanacağımı zannediyorum. Eğer aklınız varsa iş göreninize istediği izahatı vermeye çalışmaz, ”Zararı yok, sen işine git” der ve gülümseyerek kendiniz kalkar, ansiklopediyi karıştırırsınız. Her serbest hareket için bu kabiliyetsizlik, bu ahlaki miskinlik, bu irade zaafı, bir işi seve seve kavrayıp o işin hakkından gelmeyi istememek hakiki ideali uzaklaştıran istikbale atan şeylerdir.
(Devam edecek)
Mehmet ÇETİNKAYA
medya@sirinmedya.com.tr